Çevre dostu yatırımların finansmanı, yeşil bankacılık ...
 
 

 

Yükselen trend “yeşil bankacılık”

Çevre dostu yatırımların finansmanı için, bu konudaki farkındalığa paralel olarak gelişmiş ülkelerde finans sektörü harekete geçti.

 

Çevre dostu yatırımların finansmanı için, bu konudaki farkındalığa paralel olarak gelişmiş ülkelerde finans sektörü harekete geçmiş durumda. Yeşil yatırım bankaları ve yeşil yatırım araçları birbiri ardına ortaya çıkıyor. Türkiye’de ise finans sistemi yavaş da olsa “yeşermeye” başladı.

 

Mayıs ayının ortalarında havalar hala ısınmadı, sanki kışa giriyoruz. İstanbul’da bugünlerde neredeyse tüm sohbetler bu tür yakınma sözcükleri ile başlıyor. Hemen herkes iklimin değiştiği kanaatinde. Ancak nedenleri ve çözüm konusunda ciddi bir farkındalığın oluştuğunu söylemek ne yazık ki mümkün değil. 1700’lü yıllardan itibaren fosil yakıtların aşırı tüketimi ve orman alanlarının yok edilmesi, milyonlarca yıldır belirli sınırlar içerisinde yaşanan ekolojik dengeyi daha önce hiç görülmediği kadar değiştirmeye başladı. Peki iklim değişikliği veya kamuoyunda bilinen adıyla küresel ısınmanın kalıcı zararlarından dönüş mümkün mü? Bu soruya bilim dünyası “evet” yanıtını veriyor. Ancak sera gazı salımlarının azaltılması için küresel gayri safi hasılanın yüzde 2’si düzeyinde bir yatırıma ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’nın yapmış olduğu son araştırma ise bu yatırımların yüzde 80’inin özel sektör tarafından karşılanması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu verilerin de ışığında yapılan hesaplamalara göre yıllık 1 trilyon dolar civarında bir yatırıma ihtiyaç olduğuna işaret ediliyor.

 

Bu düzeyde bir ihtiyaç, finans piyasalarında yeni finansman araçlarının geliştirilmesini kaçınılmaz kılıyor. İngiltere devlet destekli “yeşil yatırım bankası” nı kurarken, yeşil bono ve yeşil yatırım araçları da birbiri ardına gelmeye başladı. Türk bankacılık sistemi açısından bakıldığında ise henüz emekleme döneminin yaşandığını ve yoğunlukla yenilenebilir enerji finansmanı noktasında etkin bir yapının olduğunu söylemek yanlış olmaz. Oysa, tüm veriler gerekli önlemler alınmazsa, ortaya çıkacak ekonomik zararın büyük olacağını gösteriyor.

 

Bilimsel çalışmalarda ise sera gazlarının salımlarındaki artış sonucu ortaya çıkan aşırı hava olaylarının, 2020 yılı itibariyle küresel ekonomide yaratacağı kaybın küresel gayri safi hasılanın yüzde 20’si düzeyine erişebileceğine işaret ediliyor. Bu çalışmalar iklim değişikliği ile savaşın sadece çevreci bir duyarlılık olmadığını, ekonomik ve ticari anlamda da gerçekçi ve gerekli bir adım olduğunu ortaya koyuyor. Peki küresel sıcaklık artışının endüstri öncesi döneme göre 2 derecenin altında kalması için gerekli olan yatırım tutarı nedir? Bu soruya, hesaplama yöntemlerinden kaynaklı, verilen cevaplar da farklı oluyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun yaptığı bir çalışmaya göre 2050 yılında küresel sıcaklık artışının 2 derecenin altında kalabilmesi için 2020 yılından itibaren yıllık 500 milyar dolarlık bir finansmana ihtiyaç var. HSBC’nin 2010 yılında hazırladığı rapor ise 2010-2020 yılları arasında düşük karbonlu enerji piyasası için 10 trilyon dolarlık yatırım yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Aynı çalışmada HSBC, 2010 yılında sadece 145 milyar dolar seviyesinde bir yatırımın yapıldığının altını çiziyor. BM çatısı altında yapılan toplantılarda gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerdeki adaptasyon çalışmaları için 2020 yılına kadar 100 milyar dolarlık bir kaynak sağlayacağı taahhüdü söz konusu. Başka bir ifadeyle devletler anlamında ortaya konan ancak yapısı, işleyişi ve sürekliliği konusunda henüz bir karara varılmayan tek fon bu. Dolayısıyla ortaya çok ciddi bir finansman açığı çıkıyor.

 

Düşük karbonlu ekonomiye geçiş için çok ciddi bir yatırıma ihtiyaç olduğunu ve özel sektör finansmanının bugün için yeterli olmadığını belirten iklim değişikliği konusunda faaliyet yürüten E3G düşünce kuruluşunun CEO’su Nick Mabey, yeşil bankacılık anlayışının geliştirilmesinin zorunluluk olduğuna işaret ediyor. Bu noktada “çevre ajanı” rolünü üstlenmesi gereken bankacılık sektörüne, bu yatırımların yapılabilirliği anlamında önemli bir rol düşüyor. Bu işin öncülüğünü ise ticari bankalardan farklı bir misyona sahip olan Uluslar arası Finans Kuruluşu (IFC) olmak üzere Avrupa Yatırım Bankası, Alman Kalkınma Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı gibi kurumlar yapıyor. Bu konuda en ciddi adım ise İngiltere’ den geldi. İngiliz hükümeti sanayicilerle birlikte yaptığı analizlerin sonucunda gerekli olan çevre yatırımlarını finanse etmek için bir banka kurulmasına karar verdi. Yeşil Yatırım Bankası’nın kurulmasında danışmanlık rolü de üstlenen Mabey, “Düşük karbonlu ekonomiye geçiş için yatırıma ihtiyaç var. Bu alandaki yatırımlarını istediğimiz ölçekte yapabilmemiz için çok ciddi bir finansmana ihtiyacımız var. Bu nedenle hükümet ve tüm siyasi partilerin de katılımıyla Yeşil Yatırım Bankası’nın kurulmasına karar verdi” diyor. İngiliz Devletinin bu bankaya başlangıç olarak 3 milyar paund sermaye koyduğuna dikkat çeken Mabey, 10 yıl içerisinde İngiltere’nin bu bankaya 6 milyar paund civarında bir özsermaye koymayı düşündüğünü söylüyor. İngiliz devletinin tek hissedarı olduğu Yeşil Yatırım Bankası’nın kuruluş kanununda bankanın “sadece yeşil yatırımları finanse etmek” amacıyla kurulduğu belirtiliyor. Mabey, bankanın tıpkı Avrupa Yatırım Bankası veya özel bir ticari banka gibi çalışacağına dikkat çekerek, “Sermaye tabanının küçülmemesi için bankanın belirli bir yatırım getirisi sağlaması yani kar etmesi hedefleniyor. Ancak bankanın temel amacı karını maksimize etmek değil, kanunda belirtildiği gibi yeşil yatırımların finansmanını sağlamak” diyor. Özerk bir yönetim yapısı oluşturarak gelecek dönemde hükümetlerin bankayı bir devlet sübvansiyonu şeklinde kullanımı engelleniyor. Gelecek yıl şubat ayında faaliyetlerine başlaması planlanan bankanın sadece İngiltere içinde değil uluslar arası alanda da faaliyetlerini sürdürmesi hedefleniyor. Ancak Mabey, uluslararası alanda nasıl bir faaliyet yürüteceğine İngiliz hükümetinin karar vereceğinin altını çiziyor. Mabey ayrıca Yeşil Yatırım Bankası’nın 10 yıl sonra özelleştirilmek istendiği bilgisini de veriyor.

 

Geçen yüzyılda ülkeler, sanayi alanındaki gelişmeleri finanse etmek için birbiri ardına sanayi ve kalkınma bankaları kurdular. İngiltere’nin attığı bu adım ise önümüzdeki dönemde “yeşil yatırım bankaları” nın gelişeceğinin bir işareti. Bankacılık sisteminde böyle bir gelişimin olacağına dikkat çeken Mabey, yeşil yatırım bankalarının misyonlarını pek çok ülkede kalkınma bankalarının yerine getirmeye çalıştığına dikkat çekiyor. Bu ülkelerin sıfırdan yeşil banka kurmak yerine mevcut sistemde reform yoluna gideceklerini belirten Mabey, “Özel sektör yapacağı çevre yatırımlarının finansmanını sağlamanın en iyi yolu yeşil banka. Bu anlamda yeşil bankacılık yeni bir banka türü” diyor ve ekliyor; “Yeşil bankaların tasarımı kalkınma bankalarından çok farlı olacak. Yeşil bankalar neticede bir ekonomik büyümeyi değil özel sektör tarafından yapılacak yeşil yatırımların finansmanını kamu yararı için destekleyecek.” Mabey, birçok ülkenin yeşil yatırım bankası kurabileceğini, kendilerinin de bu modeli her ülke ile paylaşmaya hazır olduklarını söylüyor.

 

Bir tarafta kalkınma bankalarının yanında yeni bir tür olan yeşil bankacılık gelişirken diğer tarafta da yeni yeşil enstrümanların geliştiğini görüyoruz. Dünyada özellikle Kyoto Protokolü sonrasında çevre fonlarının sayısında ve hacminde bir artış olduğu gözleniyor. Çevre veya yeşil fonlar 2000’li yıllardan bu yana gelişirken, son dönemlerde iklim bonoları veya yeşil bono olarak adlandırılan ve sadece çevre yatırımlarını finanse etmek için çıkarılan bonoları görüyoruz. Sürdürülebilir Finansal Pazarlar Ağı’nın bir projesi olan İklim Bonoları Girişimi’nin kurucusu Sean Kidney, yeşil bono veya iklim bonolarının özel olarak iklim değişikliği konusunda birtakım çözümler getirebilmek için tasarlandığına dikkat çekiyor. “Biz yatırımcıları, kahverengi yatırımlara değil, yeşil yatırımlara çekmeye çalışıyoruz” diyen Kidney, yeşil bonolara yatırım yapan tüm oyuncuların iklim değişikliği l-konusunda ciddi kaygılar taşıdığını söylemenin mümkün olmadığını, tam tersine bu konuda hiçbir endişe taşımayan ancak bu alanda piyasanın likiditesinden yararlanmak isteyen oyuncuların da bu bonolara yatırım yapması için piyasa büyüklüğü ve hacmin çok önemli olduğunu söylüyor. Bugün dünyada yeşil bonoların 11 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığına dikkat çeken Kidney, “Bu rakam çok küçük ancak sadece 2011 yılında 4-6 milyar dolar gibi yeni bir hacim ekleneceği göz önüne alındığında ciddi bir sıçramanın olduğu daha iyi görülüyor. 2015 yılında 300 milyar dolar büyüklüğüne ulaşmayı hedefliyoruz” diyor. 2015 yılında yeşil bonoların toplam bono portföyünün yüzde 5’ine ulaşacağını belirten Kidney, “Dünyadaki bono piyasasının yüzde 65’i devlet bonolarından oluşuyor. Devlet bonolarını bir kenara koyduğumuzda yani özel sektör bonoları içerisinde yeşil bonoların 2015 yılında alacağı payın yüzde 15’lere çıkmasını bekliyoruz” diyor.

 

Dünyada “yeşil bankacılık”, “yeşil finansman” anlamında önemli gelişmeler yaşanıyor. Peki Türkiye’de gerek bankacılık gerekse finansal araçlar anlamında durum ne? Bu sorunun cevabına geçmeden önce Türkiye’nin uluslar arası sözleşmelerde ki konumunu tamamlamakta yarar var. Türkiye 1992 yılında imzaladığı iklim sözleşmesinde geçmişten kaynaklı belli bir sorumluluğu olduğunu kabul eden gelişmiş ülkeler arasında yer aldı. Böyle bir konumlanmanın sonucunda Türkiye oluşturulan fonlardan yararlanmayı bırakın bu fonlara katkı yapması gereken ülkeler kategorisine girdi. Sonraki yıllarda ise Türkiye uluslar arası topluma derdini anlatmak başka bir ifadeyle yanlış konumlamadan çıkabilmek için müzakereler yürüttü. Bu nedenle Kyoto Protokolü’ne ancak 2009 yılında imza atabildi. Türkiye’nin trene geç ve yanlış bir vagonda bindiğini belirten TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, bunun sonucunda Türkiye’nin geçen 10 yıllık sürede başta Çin ve Hindistan olmak üzere bu sistemde doğru konum almış ülkelerin aksine finansman akımından yararlanamadığını söylüyor. Durum böyle olunca Türkiye’de düşük karbon ekonomisine geçiş için gerekli olan yatırımlar yavaş kalıyor. Ancak gelecek yıl Türkiye açısından çok önemli. Çünkü gelecek yıl iklim sözleşmesi şekilleniyor. Türkiye’nin bu müzakerelere etkin bir şekilde katıldığına dikkat çeken Bölgesel Çevre Merkezi (REC) Türkiye ve Karadeniz Bölge Direktörü Dr. Sibel Sezer Eralp, müzakerelerden başarı sağlanması durumunda Türkiye’nin de oluşturulan fonlardan yararlanabileceğine dikkat çekiyor.

 

Bankacılık ve finansal araçlar anlamında çevre yatırımlarının finansmanına olan ilgiye baktığımızda Türkiye’de de bankacılık sektöründe bir politika değişimi yaşandığını söylemek mümkün. Bankalar Birliği Genel Sekreteri Ekrem Keskin, hemen her bankanın finansman politikalarına yatırımın çevreye olan etkisinin girmeye başladığını, kredi politikalarında çevrenin korunmasına özel önlem verilmeye başladığına dikkat çekiyor. Akbank Yatırımcı ilişkiler Bölüm Başkanı Cenk Göksan ise Türk bankacılık sistemi için de yeşil finansmanın önemli bir politika haline geldiğini belirtiyor. Önümüzdeki dönemde yeşil bankacılığın önemini artıracağını belirten Göksan, “Bir rüzgar enerjisi yatırımının ‘yeşil’ yatırım olacağı aşikar. Ancak öyle projeler olabilir ki çevre etkisinin ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekebilir. Bunun için de bankaların bünyelerinde çevre etkisini ortaya koyabilecek ciddi bir ekibe ihtiyacı olacak” diyor. Türkiye’deki bankaların yurtdışından kaynaklarla yenilenebilir enerji üretimini desteklediğine dikkat çeken Şekerbank Strateji, Organizasyon ve İştiraklerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cem Muratoğlu ise enerjinin tüketimi ve çevre bilincinin artırılması anlamındaki ürünlerin yeni yeni gelmeye başladığını söylüyor. Muratoğlu, Türkiye’de çok yüksek sermaye ihtiyacı olan kamu destekli bir “yeşil banka”nın bugünden yarına kurulmasını öngörmediğini söylüyor.

 

Yakın gelecekte Türkiye’de yeşil bir banka kurulması henüz planlar arasında yok ancak her banka bünyesinde “yeşil bankacılar” ın rol alması kaçınılmaz görünüyor. Bankaların çevreyi olumsuz etkileyebilecek yatırımlara girmemeyi tercih ettiklerini belirten Muratoğlu, çevre yatırımlarının finansmanının önümüzdeki dönemde bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ciddi bir büyüme potansiyeli olduğunu, gelecekte bankaların yapılanmalarını da buna uygun hale getireceğini söylüyor.

 

Dünyada önemli bir büyüklüğe ulaşan yeşil enstrümanlar anlamında durum ne, diye baktığımıza burada da birkaç denenmiş fonun dışında çok fazla bir enstrüman yok. Özel sektör bono piyasasının geçen yıl başladığı göz önüne alındığında henüz “yeşil bono” ürününün olmamasına da şaşırmamak lazım. Önümüzdeki dönem ise bu alanda önemli gelişmelerin yaşanacağını söylemek mümkün. Nitekim Türkiye’de başta TSKB olmak üzere bankaların bunu bir fırsat olarak görüp yeşil bono ihraç etmelerini öneren Kidney, varlığa dayalı finansman bonolarının ilgi göreceği kanaatinde. Türkiye’nin “yeşil finans”ta merkez olabileceğine dikkat çeken Kidney, şunları söylüyor; “Bu piyasa çok yeni ve but-raya ilk girenler ciddi pay alacaklar. Türkiye’nin de hemen adım atması ve piyasadaki fırsatlardan yararlanması gerekiyor. Bölgesel anlamda önemli bir role sahip olan ve çok aktif bir şekilde nu rolünü sürdüren Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu ve Akdeniz ülkeleri için hemen bu alanda liderliği üstlenmeli. Ayrıca siyasi risk sigortası da alınarak çıkarılacak yeşil bonolara yabancı yatırımcıların ilgisi de kolaylıkla sağlanabilir.” Kidney iddialı ancak ortada henüz böyle bir rol almaya aday bir finansal iştah yol. Muratoğlu ise dünyada yeşil yatırım fonlarının ciddi büyüdüğünü, yeşil bonoların hacminin her geçen gün arttığını belirterek, önümüzdeki dönemde Türkiye’de de yeşil bonoların çıkarılacağını söylüyor.

 

Türkiye trene geç ve yanlış bir vagonda da binse küresel ekonomideki rekabete ayakta kalabilmek için gerekli olan çevresel yatırımları yapmak durumunda. Çünkü bu sadece sözleşmelerden kaynaklı bir zorunluluk değil. Türkiye enerji yoğunluğu açısından dünya ortalamalarının üzerinde bir ülke. Eralp, “Aynı ürünü üretmek için Türkiye bir Avrupa Birliği ülkesine kıyasla üç kat fazla enerji kullanıyor. Keza su tüketiminde de benzer durum söz konusu. Bu nedenle tasarruf ve verimlilik odaklı, teknolojik yatırımlara ağırlık vermemiz zorunlu. Kamunun da özel sektörü teşvik eden politikalar izlemesi gerekiyor” diyor. Eralp, Çin’in koyduğu hedefler göz önüne alındığında 20 yıl sonra Türkiye’nin aynı ürün için Çin’den beş kat fazla enerji harcayarak rekabette ayakta kalmasının imkansız olduğunu söylüyor. Ayrıca bugün gündemde olan karbon vergisi de küresel rekabette etkili bir rol oynayacak. Karbon vergisi koyan ülkelerin karbon vergisi olmayan veya karbon yoğun ülkelerden ithalat yapmama kararı almaları hiç de uzak değil. Dolayısıyla özel sektör çevreyi gözetlemek istemezse de bu rekabette ayakta kalabilmek için yeşil yatırımları yapmak zorunda. Bankalar da gelişen bu yatırım pastasını görmezden gelme lüksüne sahip değil. Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de gelecekte ayakta kalmanın yolu yeşil bankacılıktan geçiyor. Son sözü ise Eralp’in “Bütün ülkelerde bu değişimin arkasında devlet var” hatırlatmasıyla söyleyelim. Kenan Şanlı/Fortune

www.finansgundem.com

16 Haziran 2011

 

 
 SON 15 HABER
Solarex İstanbul | Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı 2018 ...
Türkiye’nin ilk yüzer güneş enerji santralı, Yüzen Enerji ...
Kayseri Şeker Güneş Enerji Santrali Yatırımlarına Devam Ediyor ...
Güneş Enerjili Telefon Şarjı & Wi-Fi ...
Türk yatırımcılara çağrı, Türkiye gelsin burada bir şehir verelim hemen elektriğini üretmeye başlasın ...
Elektrik üretimi ekimde yüzde 7,4 arttı ...
BP güneş yatırımlarına Lightsource ile geri dönüyor ...
Güneş Enerjili Aşı / İlaç Dolabı ve Takibi ...
Türkiye nin GES gücü artıyor ...
En büyük çatı üstü ince film GES i Türkiye de ...
Rüzgar ve güneş enerjisinin bir arada kullanılacağı  hibrit enerji santrali için ...

Güneş enerjili akıllı pencereler enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayabilir ...

Fransa rüzgarda 12 GW ı, güneşte 7,5 GW ı aştı ...
OSB LERE GÜNEŞ DOĞDU ...
Elektrikli araç şarj istasyonu kurmak için lisans gerekmeyecek ...
 
 
 
Anasayfa
Hakkımızda
Ürünler & Hizmetler
Danışmanlık
Mühendislik
Proje Geliştirme
Uygulama
İşletme - Bakım
Genel Bilgiler
SSS / Sıkça Sorulan Sorular
Dosya / Makale / Sunum
PV Fabrikası Yatırım Danışmanlığı
Hangi Panel / Teknoloji Seçimi
Feed in Tariff / FIT nedir ?
Emisyon Ticareti - Karbon Borsası
1 MW altı Keşif ve Proje Geliştirme
Yasal Uyarı
Linkler
İletişim
 
 
 
Mail listemize kaydolun.
Ad Soyad:
Email: